27 Nisan 2014 Pazar

ANTAKYA’NIN sessiz KIZLARI



Suriye savaşının başlamasından üç,dört ay önce bu kızları resimledim.

Büyük şehirlerin kel kafalı, “Gel,toplarını eline vereyim”der gibi parmaklarını açıp kasmış, gözlerine mil çekilmiş cilalı imaj kevaşelerine hiç benzemiyorlardı.
Acaba şimdi ne yapıyorlar?
Vandal el nüsracılardan korkup bodrumlara mı saklandılar?
Acaba kaç kişinin “aptes”ini kaçırdılar?












23 Nisan 2014 Çarşamba

YAZ GELİYOR...SORUN YOK!

"Yaz geliyor, aman kilolara dikkat! "  yazıları çıkmaya başladı gene,berber gastelerinde ve de kevaşe dergilerinde...

Bende sorun yokmuş meğer ,kızılhaç helikopterden görse yiyecek paketi atar kafama.






















.

BİR TÜRK ÖLDÜR..DİNLEN…

Çarlık Rusyasında yahudi bir anne oğlunu cepheye yolluyormuş,1877 Osmanlı-Rus savaşına.
Masa örtüsünü çıkın yapmış,içine peynir ekmek doldurmuş ve öğütlerini sıralamış:
-Terli terli su içme,kendini çok yorma.Bir Türk öldür ,dinlen..bir Türk daha öldür,dinlen..
Oğlu kafasını kaşımış:
-İyi de..ya ben dinlenirken Türk beni öldürürse?
Anası bağırmaya başlamış,
-Bakire Meryem! Türk’ün seninle ne alıp veremediği var ki?

Son kürt isyanında da bizim ağlayan analar ,oğullarıyla benzer diyaloglarda bulunmuştur.
Televizyon türkçesi ile diyalog şöyle değişmiş olabilir:
-Kutsal Muhammed aşkına!Kürdün seninle ne alıp veremediği olsun ki?
Biz yıllardan beri kardeş,etle kemik,kart ile kurt…(Parantez:Kart deyince aklıma geldi,Duygu asenaya “Kart sensin,postal da sana girsin”diyen Can Baba’ya kozmik selamlar.)
Mahalli seçimlerde kafataşçı kürtlerin hezimete uğrayıp 50 milyon seçmenden 2 milyon oy aldılar.Seçim öncesi 12-15 ili alıp gideriz diyen kürt simsarları bir sessizlik sarmalayıverdi.
Seçim sonrası poşulu keleşli kekoların yol kesmesi veya amedli ev kadınının “petroldan pay isteriz” kelamı “yenildik ama ayaktayız” mesajı.Bu özerklik olayı şimdilik kapanmıştır.
Ama iki tarafta aklını başına alıp yeni bir co-existence siyaseti/paradigması oluşturmalıdır.
Tabii ki bu hayal:
***Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler Danışmanı Michael Miller ve Avrupa Birliği Türkiye Komisyon Temsilcisi Sema Kılıçer, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ile Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Sayar'ı ziyaret etti.***
Bana “Neden çok küfür ediyorsun” diyorlar.Akıllı/mantıklı/normal olaylar karşısında insanlar normal tepki verirler.Yukarıdaki gibi bir olay karşısında “Efendim,uluslar arası ilişkilerde nezaket kuralları gereği bir ülkenin azınlıklarını kışkırtmak….”diye sayfalar süren,kelime orospuluğu yapılamaz.Söylenecek şey herkesin anlayıp,hatırlayacağı kelimeler olmalıdır,şunun gibi:
-Bu amına koduumun ibneleri,yarım akıllı kürt politika bezirganları ile ne tezgahlıyor.İngilizlerle işbirliği yaptınız,acısını 100 yıl kürt halkı çekti,Bu puştlar “demokrasi “ayağına gene sizi parmaklıyor,ne zaman uyanacaksınız.Bu ülkeyi idare eden davarlar ,gidip korsika kurtuluş örgütüyle,ETA ve Sinn Fein ile bir görüşme yapsanıza…Uluslarası mütekabiliyet kuralına uyun,büzük sıkarsa tabii…

20 Nisan 2014 Pazar

MAX VON OPPENHEİM : OSMANLI’NIN ASİL CASUSU




Bizim resmi tarih kitaplarında “Birinci Dünya Savaşında,Müttefiklerimiz kaybettiği için biz de yenik sayıldık”derler.Bu üfürükçü amcalara,bir destekte ben vereyim:
SAVAŞI BİZİM CASUSUMUZ KÖTÜ OLDUĞU İÇİN KAYBETTİK!
1900lü yılların başında Almanlar hicaz demiryolunu yapıyor ve anlaşma gereği yolun geçtiği yerin 10 km uzağına kadar maden,antika ne varsa talan etme hakları var.Tarlaları rezil eden pis kokulu kara su ,bizim cıhan imparatorunu ilgilendirmiyor.İngiliz ve almanlar ise bittabi,bu lanet maddenin ne olduğunu biliyor.
Tren yolu döne dolaşa,işallah hicaza gidecekken,ingilizler açıkta “arkeolojik kazı”izni ile almanları izliyor.Yol 50 km döşeniyor,ingilizler kazı kampını söküp,daha ileri kuruyor…
İngilizlerin başında 23 yaşında bir istihbaratçı var:Thomas Edward Lawrance.
Bu ,bizim casus Lawrance yani,hani şu sonraları esir alınıp,bir kale dolusu osmanlı abazanın üstünden geçtiği oğlan çocuğu…
Lawrance  suriyeye ilk gelişinde,1907 de bizim KARKAMIŞı ilk parmaklayan teyze Gertrude Bell ‘in kaldığı yerden devam ediyor.
Bizim casus Baron Max Von Oppenheim ise ,maceracı ,zengin bir asil.
Lawrance’i devlet desteklerken,bizimki banker babasından para alıp VİRANŞEHİR’e geliyor.Burası “Bedevi Prensi” İbrahim Paşa’nın bölgesi.İbrahim paşa ona Ahmed adlı bir bedeviyi verip ,at ile 4 günlük yol olan RESÜLAYN’a gitmesine izin veriyor.Hedef ,antik kent olduğunu duyduğu TEL HALAF yani Halaf tepesi.Baron burada yaptığı kazıda ARAMLILAR ın şehrini ,Kabara sarayını ve “Oturan Tanrıca”larını bulur.Kazı izni olmadığı için bulduklarını tekrar gömer,takı ve mücevherleri araklar tabii ki.
Bu arada dünya savaşı patlar ve almanlar barona “Sen artık casussun” derler.
Lawrance halktan bir genç,silah –patlayıcı uzmanı,baron ise baba parası yiyen ihtiyar bir asil.Bizimki casusluğu kendi yöntemi le yapmaya karar verir.Lawrance araplara para ve ülke vaad ederken,bizimki kutsal savaşı yeterli görür.Konstantinopolis’e binlerce broşür ve el ilanı siparişi verir.Bürolar açarak gelen gidene kahve ısmarlayıp broşür verir.
Bu arada Lawrance ,Osmanlı trenlerini patlatır,arap kabileleri bizim garibanların üstüne sürer.
Yani özetle:Biz savaşı casusumuz kötü olduğu için kaybettik,resmi tarihçilere arz olunur.

MERAKLISINA NOT:Bizim baron 1926 da suriyeye döner,fransızlardan izin alıp kazısını tamamlar ve ganimeti 1929 da almanyaya götürür.1930 da kendi müzesini açar.1945 de amerikalılar Berlini fosfor bombaları ile yok eder.Tüm Tel Halaf heykelleri yok olur.Oturan tanrıça 27.000 parçaya bölünür.Almanlar bu parçaları yapıştırıp 2011 de heykeli tekrar BERGAMA müzesine koyar.


 















15 Nisan 2014 Salı

OSURUKTAN POLİTİKA ÜRETMEK



OSURUKTAN POLİTİKA ÜRETMEK




BDP nin halim-selim ev kadını bir laf attı,tüm sazanlar üşüştü,lafı didikliyor.
Bu gariban kürt kadınını TV.de görünce hep ağzından
“Şimdi böreğimizin içine kıymamızı doğruyoruz,iki yumurtamızı ise..”
gibi bir laflar çıkmasını beklerim.Ancak sakin sakin,alçak gönüllülükle konusunu sağlam bir dünya görüşü eşliğinde çatır çatır anlatır.Kadın akepenin büyük şehir yasasa ile tüm belediyelere attığı kazıktan bahsediyor.Hizmet için para lazım diyor.Petroldan pay verebilirsin diyor.
CNNde ki amca soruyor: Kaç para eder yani bu petrol?
Kem-küm cevap yok…
Al sana cevap ,sonraki konuşmalarında kullanırsın…

Toplam türkiye Günlük petrol üretimi: 45 bin varil..110 $ varil  fiyatı..
45 000 x 110$ = 5000000 x360=1 800 000 000$
Neymiş : 2 milyar dolarlık brüt üretim değeri.
Bp,Shell,TPAO 1 milyar alıyor,devletede 1 milyar dolar veriyor.(*)
Yani :
-         “Al şu 1 milyar dolarını ,siktir ol git” dersen,bok gibi kazançlısın…

Özetle:
Osurukları ipe dizmeden önce kürt ve türklerin ön yargıları bir kenara bırakması gerek.
Koşullar değişti  ve de paradigma hak ile yeksan…
-Alooo! Sesim gelür müü?




   
(*) Arama – Üretim Sektörünün Hazine’ye Katkısı (2011)

Devlet Hissesi
:
388 milyon TL
Vergi & Stopaj
:
670 milyon TL
Devlet Hakkı & Harçlar
:
2 milyon TL
Toplam
:
1,060 milyar TL

14 Nisan 2014 Pazartesi

SELFİE:MON CUL!

SELFİE:MON CUL!

Geçen hafta bir selfie çılgınlığı başlamış a dostlar,aman geri kalmayın!

Rivayet o ki ,önce şov dünyasının erkek karılarından biri başlatmış,sonra büyük zenci babamız devam ettirmiş,dün de vatikanlı İl Babbo kervana katılmış.

Ben bu olayı anlamadım:Selfie olayı yeni değil,ama bu kampanya yeni.Küresel güçler illaki fotoğraflarınızı istiyor.Demek ki sosyal medyadaki teşhircilik yeterli olmamış,kıyıda kenarda kalanları da arşivlemek istiyorlar.

Şimdiye kadar ki resimleriniz zaten pentagonun bodrum katında tutuklu:Hava alanına inince gülümseyin,şimdiki suretiniz arşivdeki ile karşılaştırılıyor."Abuzittin bugün n'apıyor" diye merak eden,bilgisayarın başına oturup adınızı giriyor,sistem sokak kamerası,mobesa,cep telefonu,laptop ,nüfus idaresi,hastane kayıtları ,allah ne verdiyse tarayıp sizi buluyor.Yeter ki yüz tarama programında iyi bir resminiz olsun.

Ya da akıllı cep telefonu satışları düştü ,obama ve papaya rüşvet verip kampanya yapıyorlar.Benim oyum arşiv güncellemesinden yana...